Serhat Karaaslan’ın ilk uzun metrajı olan Görülmüştür, sansür kavramına toplumun tüm mekanizmalarını kapsayan bir bakış atmayı amaçlasa da bunu yaparken oldukça kestirme yollara başvuruyor.
Sansür hakkında biraz fazla ‘’konuşuluyor’’. Herhangi bir şeyin gizlenmesi, yüksek sesle duyulmasına ket vurulması, siyah bant çekilmesi, görülmesine ve duyulmasına izin verilmemesi tepemizi attırıyor. Toplumda sansür gibi çok az olgu böylesine büyük bir kitleyi hızlıca kazanıp bir başkaldırının çıkış noktasına dönüştürebilir. Ancak bir şeyin sansüre uğradığını nasıl anlıyoruz? Sansür bu kadar bariz bir şekilde yapılıyorsa, gerçekten sansür sayılabilir mi? İyi reklamcılardan ve dünyadaki iyi siyasetçilerden “iyi” bildiğimiz gibi; bir şey gizlenmek isteniyorsa, özellikle gizlendiği anlaşılmamalıdır. Sansür, eğer gerçekten sansürse hakkında çok konuşturmaz kendini. Usulca kayar gider altımızdan, hissedemeyiz. Bariz bir şekilde makaslanan bir sahne, bir söz veya bir düşünce, onunla ilgili olan olmayan hemen herkesin tepkisini çekecektir. Çünkü sansür, bariz bir şekilde gösterildiği gibi, yine bariz bir şekilde kışkırtmayı da amaçlar. Bir toplumun egemen düşüncesi, etik değerleri veya konjektürü, o sansür üzerinden aslında kendi belirlediği muhalifini de yaratmıştır, haberimiz olmaz. Biz, sadece sansürlendiği belli olan, sansürlendiğini bilmemize izin verilen şeylerin izini sürerken, onlar üzerinden muhalefet yaparken, aslında sansürün en büyük destekçilerinden biri olduğumuzu da fark edemeyiz. O içimize işlemiştir. Serhat Karaaslan’ın filmi Görülmüştür, bir sahnesinde özellikle vurguladığı konjonktür kelimesi gibi, sansür kavramına olguların içinden bakmaya çalışan bir film.
Görülmüştür: Kendini Gölgeleyen Bir Film
Cezaevinde mahkûmlara gelen mektupları okumakla görevli olan Zakir (Berkay Ateş), özellikle politik ve ideolojik olarak sakıncalı bulunabilecek cümlelerin ve kelimelerin üstünü çizmekle görevli olan bir memurdur. İçlerinden birkaç cümlenin ya da kelimenin infaz edildiği bu mektuplar, artık aşındırılmış ve çözülmeyi bekleyen şifrelere dönüştürülmüş gibidir. İçerdekilerin iletişim sürecini makaslamakla görevli olan Zakir, dışarıda da kendisine uygulanan kesmelerden rahatsız olmaya başlar. Annesinin aşırı korumacı yapısı ve sürekli yaşadığı izlenme duygusu, yaşadığı topluma gittikçe bir öfke duymasına neden olur.
Yönetmenin ilk uzun metrajı olan film, sansür kavramına toplumun tüm mekanizmalarını kapsayan bir bakış atmayı amaçlasa da bunu yaparken oldukça kestirme yollara başvuruyor. Mahkûm mektuplarını okumakla görevli olan bir memur karakterini, aynı zamanda yazar olmayı isteyen biri olarak yaratmak oldukça zorlama bir tercih. Her ne kadar mezun olduğu bölümle alakalı iş bulamadığı için polis ya da zabıta olmakta çare bulan genç nesil gerçeğini akla getirse de Zakir karakteri, inandırıcılıkta sorunlar yaşıyor. Yazarlığa ilgisi olan bir karakterin, aynı zamanda sansürcü olması ilginç bir fikir olsa da filmin bu kurgusal bağın üstesinden yalnızca ‘’Hasan Ali Toptaş da memurluk yapmış’’ demekten daha inandırıcı yollara başvurabilirdi. Seyirci olarak bizlerin bu filmi izlerken memurluk ile yazarlık bağlantısına daha çok inanmamız gerekirdi. Filmde tıpkı bunun gibi, özellikle bir düşünceyi vurgulamak için koyulmuş pek çok sahne bulunuyor. Arkasındaki düşüncenin filmin organik öyküsüyle uyum yakalayamadığı bu sahneler, filmsel öyküye ya da anlatım diline değil, bizzat vurgulanmak istenen fikre odaklanıyor. Böyle olunca da parça parça dağılım göstermiş, her sahnesini tek tek sloganlarla ifade edebildiğimiz, bir “afiş filmi” ortaya çıkıyor.
Merkezine hapishanede yazılmış mektupları alan bir hikâyenin, bu geniş malzemeyi yeterince iyi kullanmadığı görüşündeyim. Onlarca mektup arasından sadece birine -ve Türkiye toplumuna göre bakarsak, aslında o kadar da şaşırtıcı gerçeklerin yer almadığı bir mektuba- takılan Zakir, gücünü toplumun sahici olgularından alan bir film için yeterince inandırıcı durmuyor. Bu potansiyeline rağmen sadece “ucundan” politik olmaya çalışan film, belki bir miktar kendisine de sansür yapmış olabilir. Güçlü bir ilk film olabilecekken, fazla risk almamayı tercih eden Görülmüştür, eleştirdiği şeyi kendi tercihleriyle bir miktar gölgeleyen bir yapıya sahip.
Kaynak: Filmloverss